ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VIII
Durmuş Hocaoğlu

Yeniçağ Gazetesi / 04.11.2005

Kısaca görmüş bulunmaktayız ki, Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki ekonomik bütünleşme, esas olarak siyasi bütünleşme için bir araçtır. Tabiatiyle, reddi imkansız bir gerçektir ki, bu süreç, zorlu ve sancılı bir süreç olduğu gibi, sonu da hiç kimse tarafından kat'i bir surette te'minat altına alınamamaktadır, alınamaz da. Çünkü, evvelen, en üst seviyede tartışılamaz bağlayıcı bir prensip olarak, tarihin hiç kimsenin avuçlarının içinde olmadığını hatırlamak gerekir. Saniyen, bu sürecin hedefine tam bir muvaffakıyyetle vasıl olması, milliyetçilikleri ve ulus-devletleri alt etmesine bağlıdır; ancak, ulus-devletlerin ve milliyetçiliklerin, umumen dünyada, ortadan kalkmak yerine yeni bir yapılanma ve hatta çap genişleme sürecine girdiği de bir başka hakikat olduğu gibi, hususen Avrupa Birliği üyesi ülkelerinde de, hala muayyen bir gücü muhafaza ettiği en son olarak geçtiğimiz mayıs ve haziran referandumlarında Fransa ve Hollanda'nın verdiği cevaplarla ortaya çıkmış bir başka hakikattir. Ancak, bütün bunlara karşılık, Avrupa Birliği'nin dağılması gibi bir ihtimalden henüz söz açılması mümkün görünmemektedir ve bunda da en temelli faktörlerin başında - aynı zamanda bir başka yandan dağılmayı da sonuçlandırabilecek olan etkiler yaratan - ekonomik bütünleşmedir. Ekonomik bütünleşmenin dağılmayı tetikleyen yönde yarattığı etkiler, esas olarak - Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda gibi ülkelerden oluşan - zenginler klübünde görülmektedir; çünkü, bilindiği gibi, kalın çizgilerle ifade edilecek olursa, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir kısmı para vermektedir diğer kısmı ise para almaktadır; bu ise, zenginler klübünün, ürettikleri ekonomik değerlerin muayyen bir bölümünü Birlik için feda etmeleri anlamına gelmektedir. Ne var ki, bir yandan yükselen ekonomik durgunluk ve işsizlik, diğer yandan da aşırı genişleme, zenginlerin yükünü iyice arttırmış bulunmaktadır ki bu nahoş vazıyet, kazan kaldırmanın en büyük sebebini teşkil etmekte ve milliyetçi tepki de - salt yüksek ideallerden dolayı değil - burada ortaya çıkmaktadır; söz gelimi, Hollanda tam bağımsız bir ulus-devlet olarak kalmış olsaydı, bütün gelirleri ülke içinde kalıp kendi vatandaşlarına dağıtılacakken, bunun bir kısmını İspanya'ya, İtalya'ya vermekte olduğu gibi şimdi bir de Bulgaristan, Polonya v.s. sıraya girmiş bulunmaktadır; ya bir de hafazanallah, 70 milyon Türk'ün boğazı? Olacak iş değil. Fakat beri yandan, Birlik üyesi ülkelerin ekonomik güçlerinin toptan yükselişi de ancak Birlik ile mümkün olabilmektedir. Yani, Birlik'in dağılması, muhtemeldir ki, şimdikinden daha zayıf bir Hollanda ekonomisi demek olacaktır. İşte bu, hal tarzı Birlik'in akıbetini de tayin edecek olan halisüddem bir dilemnadır. Bu dilemnanın akıbetini zamanla göreceğiz; ancak görünen o ki, Birlik'in dağılmasından ziyade, bu babda ıslahı cihetine gidilmesi eğilimi doğacaktır; çünkü AB şimdiden o kadar kurumsallaşmış bulunmaktadır ki, dağılması çok zor olacağı gibi, gerçekleşmesi durumunda birçok şeyin eski haline avdeti de mümkün olmayacaktır. 

İşte, ekonomik bütünleşmenin rolü ve ehemmiyeti burada tekrar karşımıza çıkmaktadır: Avrupa'yı, temelde, birbirine kopmaz sağlam bağlarla bağlayan siyasi bir birliğe dönüştürmek. Emin Köktaş'ın, "Avrupa bütünleşmesi siyasetinin mantıki sonucu, tüm Avrupa'da ve dünyadaki değişim ve dönüşüme çok etkili bir cevap olmasıdır. 90'lı yılların başlarından itibaren dört temel fikrin toplumsal olarak şekillenen Avrupa'nın gelişmesini belirlediği görülmektedir" dedikten sonra bu dört temel fikri "Tek pazarın ve ekonomik birlik ve para birliğinin gerçekleştirilmesi; Maastricht (1992) Antlaşmasının ve onun reformu olan Amsterdam (1997) Anlaşmasının realize edilmesi; Avrupalıların siyasal birlik yolunun açılması; Orta ve Doğu Avrupa'daki dönüşümün biçimlenmesi ve Avrupa Birliği'nin bu devletleri kabul etmeye hazırlanması" şeklinde sıralaması da ["Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Partileri"., Liberal Düşünce., Sayı: 25-26, Kış-Bahar 2002., s.89-90], bir vakitler Sovyetler Birliği'nin - şüphesiz çok kaba metodlarla - denediği "Pax Sovietica" Projesi'nin şüphesiz çok daha mutedil ve üye milletlerin gönüllü mutabakatını esas alan, ama temelde yine elitist bir nitelik taşıyan bir versiyonu gibi duran "Pax Europeana" Projesi'nin te'yidinden başkası değildir.

Şüphesiz, Pax Europeana Projesi, çok daha mutedil ve hatta demokratik, çünkü üye milletlerin gönüllü mutabakatını esas alıyor, ama yine şüphesiz - çok 'soft ve light', ama bir o kadar da güçlü ve etkili - bir elitist niteliği var; çünkü, asıl motor halklar değil elitler.

Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 188,05 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: I
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: II
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: III
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: IV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: V
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VI
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: VIII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: IX
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: X
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XI
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XIII
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XIV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: XV
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: Netice-i Kelam-I
'Onurlu AB Üyeliği' Tezinin Kritiği: Netice-i Kelam-II




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim