Batı'da hem bir kavram ve hem de bir kamu nizamı olarak Laiklik (Laisite) yanında bir de Sekülerlik (Sekülerite) vardır ve Fransa dışında en ziyade bilinen ve uygulananı Sekülerlik'tir. Yani, bizde sadece "Laiklik" adı ile tanınan ve yaygın olarak, Batı'da da aynı şekilde homojen olarak kabul görüp uygulandığı sanılan kavram, Batı'da çok kereler birbirinin tıpa-tıp aynısı kavramsal içerikle dolu olmayan iki ayrı ad altında tanınmaktadır: Daha ziyade Katolik kültürün hakim olduğu Latin kökenli ülkelerde (Akdeniz ülkeleri; İtalya, Fransa...) 'Laiklik' ve, Protestan kültürün hakim olduğu Germen ve Anglo-Sakson kökenli ülkelerde (Almanya, İngiltere, A.B.D...) 'Sekülerlik' olarak. Bütün dünyada bir anayasa sistemi olarak ise, Laiklik, sadece şu dört ülkede vardır: Fransa, Rusya, Hindistan ve Meksika; buna mukabil Seküler kavramının hakim olduğu ülkelerde "Sekülerlik" bir anayasa sistemi değildir.
Laiklik ve Sekülerlik arasındaki fark sadece bir kelime farkı değildir, önemli ortak noktalara sahip olmakla beraber, aralarında çok önemli ve derin farklar da vardır. Ancak, yine de, bu iki terimin arasında önemli kesişme noktaları bulunduğuna ve zaman-zaman birbirinin yerine kullanıldığına da dikkat etmek gerekir.
Laiklik ve Sekülerlik, Batı'nın kendi tarihi gelişim sürecinde geliştirmiş oldukları birer "dünyevileşme" modelidir. Laiklik, bir anlamda, "Latin/Katolik tarzı bir dünyevilik"tir ve katı bir ideoloji ve baskıcı bir devlet politikası haline getirilmiş şekli olan "Laisizm" ise, kendisine karşı rüştünü ispat etmek için çok kavga ettiği Katolisizm gibi serttir; toleransı azdır ve bu tolerans tarih boyunca zaman-zaman yok olma sınırına kadar da gerileyebilmiştir.
Laik ülkelerde Din-Devlet-Toplum münasebetleri her zaman için gergin olmuştur. Söz gelimi, Fransa'da bugün dahi hala bu gerginlik belirli bir ölçüde devam etmektedir. Sekülerlik ise, birçok anlamı yanında, aynı zamanda, esas hüviyeti olarak bir "Anglo-Sakson-German/Protestan tarzı dünyevilik" da tanımlanabilir; Seküler ülkelerde Din ve Devlet münasebetleri daha mutedil ve daha insancıldır.
Sekülerlik'e nazaran daha sert bir tepki olması dolayısıyla Katolik dünyevileşmesi demek olan Laiklik ve onun katı ve sert bir ideolojiye inkılab etmiş şekli olan Laisizm, Din'e karşı daha sert tavır almış, terimsel anlamda Ateizm'den ayrı olmasına rağmen O'na meyilli ve bir 'gayri dinilik' halini alabilen bir 'la-dinilik' olmuştur. Laik düzende Din, daima potansiyel bir tehlikedir, Sistem'in dışında ve karşısındadır. Buna karşılık, Protestan dünyevileşmesi demek olan Sekülerlik'deki, 'gayri dinilik' karakteri daha zayıf olup, 'la-dinilik'e ve hatta nisbeten "dinilik"e daha yakın addedilebilir. Seküler düzende Din bir potansiyel tehlike değildir; çoğunlukla da Sistem'in içinde ve yanındadır.
Gerek Laiklik'de ve gerekse de Sekülerlik'de 'Din' denen sosyal vakıa reddedilmemiş, yani dine doktriner olarak cephe alınarak Ateizm'e gidilmemiştir; fakat, her ikisinin de içerisinde ateist ve anti-teistler bulunmaktadır; her ikisinde de din ile hayat arasındaki bağlar asgariye indirilmeye çalışılmıştır. Önemli ölçüde dünyevileşmesi sağlanmış olan bir Hristiyanlık mezhebi olan Protestanlık'da bu bağ, daha canlı ve aktif hale getirilmiş olduğu için dinin, dünyevileşmiş Protestan dünyasındaki rolü de nisbeten daha canlı ve faal olmuştur. Max Weber'in, 'Kapitalizm' ile 'Protestan Ahlakı' arasında kurmuş olduğu bağ da bu temele dayanmaktadır.
Laiklik ve Sekülerlik, Hristiyan Batı'da ortaya çıkmıştır ve çıkmış olduğu ortamın kültürel ve siyasi tarihi ve Kilise-Devlet ilişkileri ile de yakından ilgilidir.
Laiklik/Sekülerlik, özet olarak ifade edildikte, "dünyevileşme"dir. Burada "dünyevileşme" ibaresi ile kastedilen şey, "bu-dünya ile barışılması", "dünyalı olunması"dır. Bu ise, kısaca, Dünya'nın kanunlarının, esas olarak, bizzat Dünya'nın kendisinden çıkarılması, yani Dünya'nın referansının yine Dünya olması demektir. Ancak, Fransız tipi laiklik dışındaki diğer laik ve seküler uygulamalarda, dini kaynaklara yöneltilmiş bir hayli referanslar bulunmaktadır.