"..."aydın" diye önüne düşenler O'na ihanet etmekte; bu topraklar için kan bedeli ödemeyenlerin, kendisi Din ü Devlet, Mülk ü Millet uğruna can verip ocağını söndürürken O'nu arkadan vuranların, O'nun servetlerini zimmetine geçirenlerin bu ülkeden tard edilmesine ağıtlar dizmekten veya bu milletten çaldıklarının hiç olmazsa bir kısmı varlık vergisi diye geri alındığı için bu devlete küfretmekten utanmamaktadır."
Devlet, insan dışında, O'ndan bağımsız, hilkaten mevcut olan bir varlık olmaması hasebiyle, daima kurulması ve varlığını devam ettirebilmesi bir iradeye bağlı ve bağımlı olmaktadır. Tarihi tecrübe, her devletin varlık alanına çıkabilmesi için kurucu (müessis) bir iradenin kat'i surette şart olduğunu gösterdiği gibi, varlığını devam ettirebilmesi için dahi, yine koruyucu (muhafız) bir iradenin de kat'i surette şart olduğunu göstermektedir; bu şartlar te'min edilmeden hiçbir devlet kurulamayacağı gibi ayakta da duramaz. Beri yandan, yine, tarihi tecrübe ile sabittir ki, hemen-hemen daima bu iki irade aynıdır: İstisnai haller hariç, bir devleti kuran irade ile koruyan irade aynı iradedir.
İşte, "Omurga" olarak nitelendirdiğim unsur, hususi ve kritik ehemmiyetini burada ortaya koymaktadır.
Omurga, asıl olarak, bundan önce söz konusu ettiğim, belirli bir soya atıfta bulunan "Neseb Asabiyesi"dir; Devlet'i kuran ve toprağı Vatan yapan irade O olduğu gibi, onları yaşatacak, ayakta tutacak ve dara düştüklerinde de karşılıksız olarak müdafaa etmeye koşacak olan, Onlar için kan bedeli ödeyecek olan da O'dur. O, "omurga"dır; Devlet ve Vatan asıl olarak varlığını O'na borçludur; bütün yükünü de keza, asıl olarak, O'na taşıtır.
Burada bilhassa "kan bedeli" üzerinde ne kadar durulsa azdır; zira, Devlet (ve Vatan) "kan" ile beslenir; belki "acı", ama hakikat bundan ibarettir. Şair'in "Bayrakları Bayrak yapan, üstündeki kan'dır / Toprak, eğer uğrunda ölen varsa Vatan'dır" mısraları ile ifade ettiği, bu hakikatten başkası değildir. Devlet ve Vatan da bir organizma gibidir, "kan"sız ber-hayat olamaz; lakin, o kan da ancak evlatlarının kanı olabilir. Bu kan ihtiyacı, en dar zamanlarda zirveye yükselir; işte "kan bedeli" dediğim budur: Her devletin ve vatanın, evlatlarının, ama essah evlatlarının, öz evlatlarının kanlarından başkasıyla felah bulamayacağı daralmış halleri olur; varlık ile yokluk arasında bulunulan bu en kritik noktada, Devlet ve Vatan, evlatlarından "kan" ister. Ancak, Vatan'ın bağrına düşmanın kara hançerinin dayandığı bu ölüm-kalım çizgisinde, bu çağrıya yalnız Omurga, yani Organik Vatandaşlar müsbet cevap verir; çünkü, Omurga için Vatan "anne"dir, Devlet ise "baba". Nasıl ki evlatlar için sadece analar ağlar ise, analar için de sadece evlatlar ölür; essah evlalar. Buna mukaabil, "Diğerleri", yani "fi'l–asl olmayan" Mekanik Vatandaşlar ile Vatan ve Devlet arasındaki münasebet örgüsü asıl olarak menfaatler çerçevesinde şekillenmekte olduğundan, onlar için ne Vatan "anne" hükmündedir, ne de Devlet "baba" hükmünde. Hatta, ekseri hallerde vaki' olduğu üzere, böyle dar zamanlar, Mekanik Vatandaşlar'ın bir kısmı - çok kereler de büyük kısmı - indinde, kendi neseb asabiyeleri üzerine temellenen kendi devletlerini ve kendi vatanlarını te'sis etmek için en mühim bir fırsattır da. Dahası; yine birçok hallerde vaki' olduğu üzere, mekanik vatandaşların çoğunun içinde, bu şekilde bir gizli hesap da vardır.
İşte, her ne kadar kodifiye edilmiş pozitif hukuk kaaideleri bu iki tür vatandaşı birbirinden tefrik edemez ise de, hakikat halde "gerçek vatandaş", Vatan'ın ve Devlet'in asıl te'minatı olan Organik Vatandaş'tır. "Onlar kabuk / Öz menem / Sen yelde savrulan kül / Yüreklerde köz menem..." diyen bir ağıtta ifade edildiği gibi, Onlar, "öz"dür ve "yüreklerde köz"dür.
***
Türkler, faturası çok yüklü bu tarihi tecrübeyi başka bir yerden naklen değil kendi nefsinde ve defalarca deneyerek, herkesten daha iyi öğrenmiş olması icap eden bir millet konumunda bulunmaktadır; Devlet'in ve Vatan'ın bütün kahrı Onların omuzlarına yüklenmiştir; asırlar boyunca bu iki kutluluk için malları ve canları ellerinden alınmış, ama gıkları çıkmamıştır; Onlar hep "öz" ve hep "yüreklerde köz" olmuşlardır.
İmdi; bütün bunların hepsine katlanılır; ama şu makus tali' hala elini yakasından bir çekse...
Bu lanet olası kara baht, kara bir zift gibi bedenine yapışmış, bırakmıyor; kahreden, bu!
Türkiye huzursuz; Türkiye kötü günler yaşıyor. İçinde bulunduğumuz süreç, Omurga'nın, yani Organik Vatandaşlar'ın; bu devletin ve vatanın gerçek sahibi, onları kuran, koruyan ve kan bedeli ödeyen ve yine de ödeyecek olan iradenin, kendilerine reva görülen ikinci sınıf rolleri terketme teşebbüslerinin akaamete uğratılmak, ve ayrıca, diğer yandan da bizzat Devlet'i yönetenler eliyle ezilmek istendiği; kendi entellektüelinin dahi O'nu satar hale geldiği, "Diğerleri"nin başlara tac edildiği, Kozmopolitizm'in bir Sosyal AIDS gibi yaygınlaşma istidadı göstermeye başladığı; günün "uğursuzun günü" olmaya müheyya olduğu, kötü bir süreçtir.
Bu millete musallat olan nasıl bir kem tali'dir ki, uğruna can verdiği devletinin gücünü elinde tutan ve o devletin namına hükmedenler, O'nu devlet düşmanı yapmak için uğraşmaktadırlar. Ve yine bu millete musallat olan nasıl bir kem tali'dir ki hala hakiki manada bir milli intelijansiyası yoktur; "aydın" diye önüne düşenler O'na ihanet etmekte; bu topraklar için kan bedeli ödemeyenlerin, kendisi Din ü Devlet, Mülk ü Millet uğruna can verip ocağını söndürürken O'nu arkadan vuranların, O'nun servetlerini zimmetine geçirenlerin bu ülkeden tard edilmesine ağıtlar dizmekten veya bu milletten çaldıklarının hiç olmazsa bir kısmı varlık vergisi diye geri alındığı için bu devlete küfretmekten utanmamaktadır.
Bu ülke ve bu millet bunlara müstahak değil; çok yazık!
***
Ama sızlanmak mes'eleyi halletmiyor; hatta azdırıyor; onun için, bu kara bahtı nasıl altedeceğimizi düşünmeliyiz.
Gün eylem günü olmalı.
Bu gidişin bir sonu olmalı; herkese, bu vatana verdiği kadar almaya hak edebileceği öğretilmeli; değil mi?
|