ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

AB Lobisi: II
Durmuş Hocaoğlu

Aksiyon Dergisi / Sayı: 384; 13.04.2002-19.04.2002
"Eğer Türkiye, AB'nin bir parçası olacak olursa, bu, asla geri dönülmesi mümkün olmayan bir cehenneme girmek demek olacaktır; çünkü Sizler, sadece kendinizin değil, evlatlarınızın, torunlarınızın da istikballerini, hürriyet ve istiklallerini satmış olacaksınız"
 
 
Bana yazmış olduğu e-mektupla AB Lobisi konusundaki görüşlerimi aşırı bularak ikaz eden ve üstüste iki bölümlük bu yazıyı yazmama vesile olan saygıdeğer okuyucumun iki yanlış anlamasını tashih etmem gerekiyor: Öncelikle, böyle bir lobi faaliyeti var; bu inkar edilemez! Söz konusu bu lobi faaliyetlerinin karanlık perde arkası faaliyetlerini bilemem; ben istihbaratçı değilim; istihbari bilgiler alanım olmadığı gibi fazla değer de atfetmem. Böyle intelijans bilgilerine ne hacet: Herşey alenen icra ediliyor. Nitekim; Türkiye'deki sefaret yazışmalarını kriptolarla değil de e-posta ile yapmakta bir beis görmeyen ve bu yazışmalarında, Ülke'nin en muteber (daha doğrusu, öyle olması gereken) kurumlarına, siyasi kişilerine alenen hakaret eden Bayan Fogg'un bir tür casusluk olan bu faaliyetlerinin deşifre edilmesi karşısında, vatan hattını müdafaa eden bir kahraman gibi bütün celadetiyle Sayın Bayan'ı savunmak konusunda seferberlik ilan eden(ler), lobici değil de nedir? AB'ye girecek olan bir Türkiye bitecektir diye feryad eden vatan-perverlere "paranoyak" gibi edep dışı bir sıfatı terbiyesizce yapıştıracak kadar pervasızlaşmak, lobicilik değil de nedir? Bu lobi değil mi, Ayasofya konusundaki tüyler ürpertici gelişmeler karşısında utanç verici bir tepkisizliğe soyunanlar? Bu lobi değil mi... dahasını saymaya yerim yok; kesiyorum şimdilik.
 
İkincisine gelince: Böyle bir lobicilik kesinlikle var; ama ben demiyorum ki; AB konusunda "lobiciler" gibi veya onlarla paralel düşünen herkes, "AB Lobicisi"dir! Hayır ve haşa! Hatta, tam aksine: Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak katılması gerektiği fikrine sempati ile bakan, hatta ve hatta ısrarla savunanların büyük ekseriyetinin herhangi bir ard niyet taşımayan, herhangi bir lobicilik ile ilgisi olmayan, samimi "vatandaşlarım" olduğundan eminim; fakat savundukları fikrin dehşetli bir yanlış, bir vehim ve illüzyondan ibaret bulunduğu kanaatindeyim. Bu samimi "vatandaşlarım" hakkında düşündüklerim bundan ibaret ve esasen bu konudaki fikirlerimin ulaşmasını istediğim de yine bu samimi "vatandaşlarım"; zira, lobici Ebu Cehl gibidir; hiçbir söz, en sağlam belge, en sarsılmaz akli ve mantıki deliller dahi, onu imana getiremez.
 
Evet; Sizler elbette samimisiniz, ama en az Sizler kadar samimiyetle inanarak diyorum ki, yanlış yoldasınız: Eğer Türkiye, AB'nin bir parçası olacak olursa, bu, asla geri dönülmesi mümkün olmayan bir cehenneme girmek demek olacaktır. Öylesine ki, sizlerle artık "vatandaş" bile olamayacağım. Çünkü, sizlerin, "benim" diyebileceğiniz bir "vatanınız" bile olamayacak! Çünkü, Sizler, Siz hiçbir ard niyet taşımadan, hulus-u kalple, Türkiye ve Türkler için iyi, doğru ve güzel olan herşeyi elde etmenin alternatifsiz tek yolunun Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak katılması gerektiğine inanan "şimdiki vatandaşlarım", içinizden belki de hiçbiriniz, "Avrupa Birliği" fikrinin nihai hedefinin, hür ve müstakil devletlerin kendi kişiliklerini koruyarak oluşturacakları bir "milletler-arası siyasi pakt" değil, üye devletlerin herbirisinin, kademeler ve safhalar halinde müstakil varlıklarına son vererek, onların varlıklarının üzerine kurulması istikaametinde tasarlanan yeni bir devlet, bir "milletler-üstü devlet", bir "federal devlet", bir "Avrupa Birleşik Devletleri" projesi olduğunu ve bunun Türkiye için açık-seçik anlamının da, ta Selçuklu'dan beri bu topraklarda mevcut olan Türk Devleti'nin bitmesi, Türk Yurdu'nun ve Türk istiklal ve hürriyetinin ortadan kalkması demek olduğunu bilmiyorsunuz; veya böyle bir şey kulağınıza çalınır gibi olduğunda da "Türk'e bir şey olmaz" diyerek ciddiye almıyorsunuz.
 
Mükerreren: Eğer Türkiye, AB'nin bir parçası olacak olursa, bu, asla geri dönülmesi mümkün olmayan bir cehenneme girmek demek olacaktır; çünkü Sizler, sadece kendinizin değil, evlatlarınızın, torunlarınızın da istikballerini, hürriyet ve istiklallerini satmış olacaksınız; bu da mı bir anlam ifade etmez oldu? Çok açık söyleyeyim: Bu derece bilinci körelmiş bir toplum "millet" gibi asaletli bir sıfatı da hak edemez, saygıyı da!   
 
Bir kere daha mükerreren: Eğer Türkiye, AB'nin bir parçası olacak olursa, bu, asla geri dönülmesi mümkün olmayan bir cehenneme girmek demek olacaktır.
 
Siz samimi "bugünkü vatandaşlarım"a diyorum ki; Filistin'e bakınız ve ibret alınız! Bugün, üzerinden kanların ve gözyaşlarının eksik olmadığı bu İslam toprağındaki Yahudileri, bugün hürriyet ve istiklal için şehid düşenlerin, ocakları yıkılanların dedeleri buraya getirdi; kanının son damlasına kadar bu toprakları müdafaa eden Osmanlı'nın son neferine dek vuruşarak buralardan çekilmesinden sonra, bugün "vatan ve hürriyet" aşkına kendilerini ateşe atan bu masum insanların saf ama politik bilinçten mahrum ataları önce işgalcilere karşı direnmediler, sonra da Yahudilerin yumuşak yüzlerine aldandılar; hatta dahasını bile yaptılar, sıcak paralarına kandılar, onlara toprak sattılar ve Müslüman nüfusu azınlığa düşürdüler. Onların günahlarının kefaretini, işte şimdi Yahudi tankları altında ezilen torunları ödüyor. Cehenneme giden yolun "iyiniyet taşları" ile döşeli olduğunu unutmayınız! Asırlar önce diktiği taş kitabelerden seslenen Kültekin Kağan'ın sadece belirli bir zaman dilimi ve belirli bir millet için değil bütün zamanlar ve bütün milletler için geçerli olan feryadı size bir ninni mi geliyor: "Düşmanın yumuşak hediyelerine, güler yüzüne kandınız da ne oldu? Kemikleriniz dağ gibi yığılıp yattı, kanınız su gibi aktı! Yiğit oğullarınız köle, güzel kızlarınız cariye oldu."
 
İmdi; bu gaflet devam ederse, bugün Filistinli'nin başına gelenler, yarın sizlerin torunlarınızın başına gelecektir: İleride bir gün, torunlarınız, kaybolan vatanları, hürriyet ve istiklalleri için intifadalara kalkışmadan, silaha sarılıp dağlara çıkmadan, veya Eyfel'i havaya uçurmadan önce, Siz dedelerine lanet okumakla işe başlayacaklardır; çünkü istikbalin bu hürriyet ve istiklal mücahitlerini tankların altına atacak olan sizlersiniz!
 
Ey Siz samimi "bugünkü vatandaşlarım"!
 
Ne gülüyorsunuz! Bu anlattığım sizin hikayeniz!
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 228,12 KB ]
BU DİZİDEKİ YAZILAR
AB Lobisi: I
AB Lobisi: II




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim