"Dil Fukaralığı", zihniyetlerimizi ve ufuklarımızı daraltarak bir "Düşünce Fukaralığı"na sebebiyet vermekte ve bu da geri dönerek tekrar Dil Fukaralığı'nı kuvvetlendirmekte ve bu suretle bu süreç bir "negatif geri-besleme"ye yol açarak bir fasit daire hasıl etmektedir. Buna verilebilecek örneklerden birisi de aralarında derin bir anlam farklılığı bulunan "hata" ve "yanlışlık" kelimelerinin birbiriyle eş-değer olduğunu sanmak, daha doğrusu vehmetmektir.
Hata (error), bilginin bilgi objesine intibaksızlığı, yanlışlık (fault) ise bilginin bilgi objesi ile ilgisizliği olarak, kısaca tanımlanabilir.
Kavramlar arasındaki bu derin farklılıklara gündelik yaşantıda çok kere riayet edilmez; ancak, bunun gündeliğin pratiği içerisinde her zaman rahatsızlık doğurmadığını da söyleyebiliriz. Zira, gündelik hayatın dili, kendine özgü bir dildir. O, soyut kavramlarla örülü olarak değil, somut nesnelliklerle olan gündelik/pratik ilgi çerçevesinde ifade edilir ve öyle algılanır. Bu sebepledir ki gündelik hayatın dili, kullanmakta olduğumuz kelimelerin kavramsal içeriklerindeki ince ayar farklılıklardan ziyade, kelimelerin somut-nesnel mütekabillerinin üzerine kurulmuş bir ifade aracıdır. Konunun asıl önemi entellektüel/ bilimsel hayat ve onun dili olduğunda kendisini ortaya koymaktadır. Zira, entellektüel/ bilimsel hayat, herşeyden önce ve behemehal, kavramlara bağlı olmayı, onlarla çalışmayı icap ettirir ki bu da bir "kavram dili"ne dayanmayı kaçınılamaz bir zaruret kılar.
İşte, gerek gündelik hayatımızda ve gerekse de gerilik/entellektüel hayatımızda karşılaşmakta olduğumuz, "bilgi ve bilgi objesi arasındaki münasebet"lerin bir kısmı - bazan da önemlice bir kısmı - Hata kategorisine değil de Yanlışlık kategorisine girmektedir. Zira, bilhassa "Piyasa Entellektüelleri", son derece önemli konuları popülerize etmek için, o konulara ilişkin kavramları, kavramsal bir baz üzerinde düşünmek demek olan entellektüel/bilimsel dil ile değil gündelik dil ve onun alışkanlıkları, itiyadları ve basitlikleri çerçevesinde ifade etmekte, son derece önemli kavramların arka-planında bulunan ve o kelimeyi bir kavram haline getiren içeriğini hemen-hemen hiç göz önüne almaksızın, sanki alelade bir ses ve/veya bir işaret yığını imişçesine kullanmaktadırlar ki bu defa, popülarizasyon (avamileştirme) işlemi de bir vülgerizasyon (bayağılaştırma) haline dönüşmektedir. Bu tavır, kabul edilmesi mümkün olan bir "hata" değil, radikal olarak reddedilmesi zorunlu olan bir "yanlışlık"tır. Zira, gündelik dilde kavramlara yeterince riayet etmemek bir 'hata'dır, makul sınırlar içerisinde kalmak kayıt ve şartıyla kabul edilebilir; ancak, gerilik dilde kavramlara riayet etmemek bu dilin kurallarını çiğnemek demektir ve bu defa, 'hata', 'yanlışlık'a dönüşür ki o da usulden reddi gerekli kılar.
Bu "yanlışlıklar", yani objesi ile ilgisi olmayan bilgiler, Gerçek Bilgi (İrfan, Episteme) değil de gerçek gibi görünen ama gerçek olmayan bilgi, "sanki-bilgi", daha açık bir ifadeyle, Kalp Bilgi (Vehim, Doxa) olmaktadırlar. Bu suretle, düşünce piyasasında dolaşıma "Kalp Fikirler" sürülmekte, bunun sonucunda bunlar kendilerine bir pazar yaratmakta, bir "Kalp Fikirler Piyasası" oluşmakta, bu kalp fikirler piyasası medyatik imkanlarla propaganda ve takviye edilmekte, bu emtiayı kabul ettirebilmek için, hemen çok kereler, üstlerine şöhretli markaların damgası vurulmaktan geri kalınmamakta, netice olarak "Hakiki Fikirler Piyasası"nın yerini almakta veya onu önemli ölçüde tahrip etmekte, zihinler bulandırılmakta, iğfal ve iğdiş edilmektedirler.
|