Siyaset'in, tabiatı gereği kirli veya kirlenmeye son derece müsait bir alan oluşu, onun, İnsan'ın maddi-hayvani yanı ile olan bağlantısından kaynaklanmaktadır. Esasen Uexküll'ün çemberlerinden çıkarılacak olan sonuç, çok kısaca, İnsan'ın İnsan ve Toplum ile olan münasebetleri çerçevesinde "ahlak problemi"nin menşeinin bu çemberler olduğudur; şayet Şehvet, Ticaret ve Siyaset olmayacak olursa, İnsan'ın Melek ile ne gibi bir farkı kalabilir ki? "Bu dünyada kırk gün haram yenmesin, kırk gün yalan söylenmesin, ticaret de biter siyaset de" diyen hikmet sahibi kişi sizce haksız mı?
***
Siyaset'in, tabiatı gereği kirli veya kirlenmeye veya son derece müsait bir alan oluşu, Siyaset ile ilgili ıstılahlarda da açıkça görülebilmektedir.
Nitekim, manidar bir tevafuk eseri, Uexküll'ün fonksiyon çemberlerinin her üçü gibi Siyaset de insanın hayvani yanına ilişkin olmakla, siyaset literatüründe birçok hallerde Siyaset'e müteallık olarak hayvanlar ile ilgili terimlerin kullanıldığı görülmektedir. Bu konuda dikkat çeken mühim bir husus, İbn Haldun'un "coğrafya ve iktisat siyaseti tayin eder" hükmünü doğrularcasına, coğrafya ve iktisadın siyaset mantığını ve bilvesile terimlerini de büyük ölçüde tayin etmekte olmasıdır. Nitekim, coğrafi ve iktisadi zaruretlerle bilhassa hayvanlarla yakından haşır-neşir olan cemiyetlerde hayvanlarla ilgili terimlerin siyasi terminolojiye hululü daha belirgindir.
Mesela, Bernard Lewis'in bildirdiğine göre [Bernard Lewis., "Siyaset"., Bülten., Kasım 1990., s.3-11, Çeviren: Cengiz Kallek] Arapça'da "siyaset" kelimesi sase / yesusu kökünden türetilmiş olup öncelikle, hassaten atları olmak üzere hayvanları gütmek, sürmek veya terbiye etmek manasındadır ve Arapça'daki ilk kullanımı at terbiyesi veya atçılık manasına gelen siyasetu'1-hayl şeklindedir. Bir Anglo-Hindi terim olup Arapça ism-i fail kalıbındaki "sais"den gelen ve at bakıcısı-seyis manasını ifade eden kelime, İngilizce'ye geçerek bu dilde de "syce" şeklinde yer almıştır. Arapça'dakine benzer bir biçimde, asıl muhtevası siyasi olmaktan ziyade idari ve ticari olmakla beraber siyasi bir anlam da taşıyan, İngilizce'deki "idare (etmek)" manasındaki "manage" kelimesi de bizatihi orijinal anlamıyla at terbiyesine, sürücülüğüne işaret etmekte olup, İtalyanca "binicilik okulu" manasındaki 'maneggio' kelimesinden Fransızca'ya 'manege' şeklinde geçmiş ve oradan da İngilizce'ye intikal etmiştir.
Yine Lewis'e göre; bilhassa "politika" şeklinde ifade edilen "Siyaset"in İngilizce'de "statecraft" (devlet idaresi) şeklinde yerini alması belki de daha isabetli olacaktır. Zira bu tabir, klasik Arapça'da yaygın kullanım şekliyle doktrin veya felsefeden ziyade uzmanlık veya ehliyete işaret etmektedir. Arapça "siyaset" kelimesinin hayvan yönetimi ve terbiyesi ile alakalı yanı ve arka-planındaki 'tahakküm' idesi, VIII. asır Arap müellifi Abdulhamid el-Katibin, umeraya hitaben, Emevi saltanatının sona ermesinden önce kaleme aldığı ve bürokrasi tabakasının ortak karakteriııi yansıtan mühim bir belge özelliği arzeden mektubunda da açıkça göze çarpmaktadır:
"Bilinmeli ki bir hayvanı sürecek olan şayet işinin ehli ise hayvanın huyunu suyunu kapmaya çalışmalıdır. Şayet hayvan, çifteliyorsa arka ayaklanna dikkat etmesi gerekir; şaha kalkıyorsa ön ayaklannı kollamalı; parlıyorsa sürerken mahmuzlamamalı; eğer ısırmasından korkuyorsa kafasından gözünü ayırmamalı; yok eğer huysuz ise huysuzluğunu münasip bir şekilde altetmeli; nihayet eğer inatçı ise yönünü hafifçe başka yöne çevirmeli ki sürmesi kolaylaşsın. Bir hayvana karşı gösterilecek itinaya değinen bu açıklamada aynı zamanda insanları sevk ve idare, test ve muamele edecek olan kimseye de bazı ipuçları vardır."
Coğrafi ve iktisadi şartların siyaset kültürü, geleneği, terminolojisi ve mantığı üzerindeki tesirine dair etkinin bir başka örneği de, Batı dillerinde 'hükumet' manasına gelen 'government", 'hükmetmek' manasına gelen 'govern' ve 'vali' manasına gelen 'governer' kelimelerinin de Yunanca kökenli olup, bir denizcilik terimi olan ve "dümenci" manasındaki "kubernetes" ile "dümencilik yapmak" manasındaki "kubernan"dan türetilmiş olmasıdır.
Keza, çok eskiden şehirlileşmiş bulunan Antik Grek'te Siyaset ile alakalı terimler şehir kültürünün izlerini çok büyük bir nisbette taşımaktadır. Nitekim, daha ziyade adminstratif ve ticari bir mana taşıyan "management"e mukaabil, esas olarak geleneksel anlamdaki Siyaset kelimesinin Batı dillerindeki karşılığı genellikle iki adettir: "Politics" ve "Policy". Politics kelimesi Grekçe "şehir" anlamındaki "politeia"dan türetilmiştir; ilk önceleri "şehirli" (Grekçe: Polties, İngilizce: Citizen), yani belirli bir şehirde ikamet eden - ve tabiatiyle özgür olan - kişilere ait olan manasındaki "politikos" kelimesinden türetilmiş, oradan Latince'ye, Fransızca'ya ve Fransızca üzerinden İngilizce'ye geçmiş olup, zamanla muhtelif manalar yüklenmiştir: 1: Toplumsal Yönetim Bilimi ve San'atı; Siyaset Bilimi; 2: Yönetim'le ilgili teori ve pratikler; yönetim işleri, 3: Bir meslek ve ilgi alanı olarak siyasi meseleler; 4: Ayrıca, kısa vadede sonuç verecek olan siyaset. 5: Ve bir de pejoratif bir anlam: Siyasi hileler v.s; Buna karşılık, Policy kelimesinin kökeni de Grekçe aynı "politei" kelimesine dayanmaktadır. Bu kelime Latince'ye "politia" ve oradan Eski Fransızca'ya "policy" şeklinde, oradan da İngilizce'ye "policy" şeklinde geçmiş olup, manaları özetle şu şekildedir: 1: Hükumet İdaresi Bilimi; 2: Kamu yönetiminde Basiret ve Bilgelik; uzak görüşlü siyaset; 3: Kamu yönetiminde yüksek ideallerden ziyade Kamu'nun maddi, dünyevi menfaatlerini gaye edinen basiret ve bilgelik. Bir de Kamu Yönetimi anlamıyla bir ilgisi bulunmayan başka bir Policy kelimesi daha vardır ki menşe' itibariyle, Uexküll'ün üç fonksiyon çemberinden birisi olan Beslenme Çemberi'nin İnsan dünyasındaki uzantısı olan Ticaret'e dair olan bu terim de, Grekçe "ileriyi göstermek" manasındaki "apodeixis"ten türetilmiş, Orta Latince'ye "makbuz, senet, herhangi bir verilen şey karşılığında alınan belge" anlamını kazanan "apodixa" şeklinde, oradan aynı anlamda olmak üzere İtalyanca'ya "polizzo", Fransızca'ya "police" şeklinde intikal etmiş ve Fransızca üzerinden İngilizce'ye "policy" şeklinde ve Türkçe'ye ise "poliçe" şeklinde geçmiştir.
Antik Yunan'da da, Siyaset'in "gütmek, güdülemek" şeklinde ve hayvan dünyası ile kurulan kuvvetli bağları vardır. Mesela Platon (Eflatun), bu konuda kaleme almış olduğu "Politikos" (Devlet Adamı) isimli meşhur eserinde, bir ülkenin yönetimini çok net bir biçimde, "hayvan gütme"ye müşabih addetmekte ve bu fikri de sadece bir metafor (istiare) olarak zikretmemekte ve fakat daha iddialı bir felsefi temel üzerine oturtmaya çalışmaktadır. İnsan'ı bir hayvan türü olarak tanımlayan Platon'a göre, "insanları idare etmek san'atı", hayvanların sevk ve idaresi, arabacının arabayı yönlendirmesi gibidir [Devlet Adamı., 266 v.d.v]; Devlet, atların koşulduğu bir arabadır, dolayısıyla da bir "gem"i vardır; idareci, yani devlet adamı bir arabacı gibi yerine oturmalı, arabanın gemini eline almalı ve sürmelidir. İnsanların idaresi, bir "hayvan sürüsü"nün idaresi gibidir, bir çobanlıktır: "Krallık ve devlet sanatı budur". Yine ona göre, "çobanlık sanatları çok çeşitlidir ve bunlardan birisi de belli bir sürü'yü konu edinen siyaset'tir". Halk bir "sürü"dür, yönetici ise bir çoban. Ve yine her "sürü"de olduğu gibi, Çoban'ın emrinde olan koruyucu kuvvetler, onun tabiriyle "köpekler" de bulunmalıdır.
Hayvanlarla ilgili siyaset kültüründe sık rastlanan bir başka hayvani terim de "yular"dır. Yular, Yönetici'nin, Halk'ı yönetmek için elinde tuttuğu bütün imkanları temsil etmektedir. Nitekim Arapça'da "yular" manasına "zimam"dan türetilen "zimamdar" kelimesi, siyasi bir terim olarak, yuları elinde tutan kişi, yani "yönetici" anlamındadır. Yusuf Has Hacib'in meşhur eseri Kutadgu Bilik'te de aynı terim kullanılmaktadır [Beyit: 5336-5337]: "Bir beye yol gösteren vezirdir; halka, muhafızlara ve hizmetkarlara nizam veren odur. / Eğer vezir yuları ters tarafa çekerse, her şey ters olur...". Bu beyitteki "yuları ters tarafa çekmek" ibaresinin, "kötü yönetim" anlamına geldiği açıkça zahirdir.
***
İmdi: Siyaset'in, tabiatı muktezasınca, gayri kaabili içtinab bir zaruret ile bizzat Temiz'e değil de Kir'e mütemayil olan bir var-oluş alanı olması, bütün insanlık tarihi boyunca bu kirinin nasıl azaltılabileceği konusunda çok yoğun mesailerin sarfedilmesine sebebiyet vermiştir. Siyaset'in temizlenmesi ve "Temiz Siyaset" - veya, "az kirli siyaset" - olarak da tanımlanabilecek olan "Siyasi İyi" idealinin elde edilebilmesi konusundaki bu mesaileri de kısaca, yukarıdan-aşağıya ve aşağıdan-yukarıya şeklinde olmak üzere iki ana başlık halinde dercedebiliriz.
"Siyasi İyi"nin yukarıdan-aşağıya elde edilmesi anlayışı, İyi Siyasetçi / Yönetici aramaya, ve, aşağıdan-yukarıya elde edilmesi anlayışı da İyi Toplum aramaya yöneliktir.
Bunlardan birincisi, bu fikrin en büyük mimarı olan Platon'dan beri, fazilet ve hikmet sahibi yöneticilerin mutlak iktidarını öngörmektedir. Siyaset'te İyi idealinin, ancak bu "Bilge Yöneticiler" eliyle tesis edilebileceğine inanan bu görüş, aynı zamanda bir Seçkincilik (Elitizm) de öngörmekte ve hatta bunun despotik bir karaktere bürünmesini dahi müdafaa edebilmektedir ki bu fikrin en mümtaz örneklerinden birisi, Aydınlanma'nın bir mahsulü olan ve kendisini ilk defa Fransız İhtilali ile açığa vuran ve daha sonra umumen bütün "Aydınlanmış Elitlerin Despotizmi"ni ifade eden ve ayrıca, "Cumhuriyetçilik" idealine de çok mühim bir nisbette tesir etmiş bulunan "Jakobenizm"dir.
İkincisi ise, Siyasi İyi'yi aşağıdan-yukarıya yönelik olarak tesis etmeye teveccüh ettiği için "yukarıdakiler"e değil, "aşağıdakiler"e, yani, "yönetenler"e değil "yönetilenler"e, bizzat Toplum'a yaslanmak durumunda kalmaktadır ki o da, kısaca "Demokrasi"dir.
Her iki metod ve felsefe arasındaki en büyük farklardan birisi de, birincisinin nisbeten daha kolay, daha sade, daha az karmaşık ve daha basit bir siyasi proje olmasına mukabil, ikincisinin çok zor, çok zahmetli, çok komplike olmasıdır. Zira, Siyasi İyi'nin aşağıdan-yukarıya müteveccihen, bizzat Toplum tarafından tesis edilmesi ve yaşatılması fikri, kaçınılmaz olarak, "iyi bir toplum" şartını da beraberinde getirmektedir. Birincisinde işler çok daha kolay görünmektedir: Siyasi İyi'nin tesis ve hayatiyeti için çok fazla kişinin "iyi" olması şartı yoktur; "iyi bir hükümdar" ve dar bir maiyyeti bu iş için yeterlidir. Halbuki ikincisinde proje, "iyi bir toplum" şartı öngördüğü için çok kişinin iyi olması gerekmektedir; yani Demokrasi, Siyasi İyi'nin sağlanabilmesi için Toplum'un elini taşın altına sokmasını emretmektedir.
İşte, Türkiye'deki ve benzeri ülkelerdeki siyasi problemin aslını da burada aramalıyız. Bunu da şimdilik kısaca şu şekilde ifade edeceğim: Ülkemizdeki Siyaset'in kalitesizliği, kötülüğü, asıl olarak, toplumumuzun kalitesizliğinin ve kötülüğünün bir neticesidir.
Genellikle mutad olduğu üzere, Kötü Siyaset'in baş ve hatta tek müsebbibinin Siyasetçi ve Devlet Mekanizması olduğunu söyleyerek toplumumuza yanlış bilgi veren, O'nu gereksiz ve hak etmediği bir şekilde taziz, tazim ve tebcil ederek aldatan ve çok büyük bir kabul gören fikirlerin aksine, bizzat Türk Toplumu'nun kendisinde ciddi bir kusur, yetmezlik, olgunsuzluk ve kötülük bulunduğunu ve Kötü Siyaset'in de nihai tahlil safhasında buradan kaynaklandığını ileri süren bu görüşün, çok rahatsızlık doğuracağının bilincinde olarak tezimde ısrarlıyım.
|