Hemen-hemen her ülkede, Medya, yani yazılı ve görüntülü basın ile siyasi iktidarlar arasında zaman-zaman bazı meseleler zuhur eder. Bu, bir bakıma tabii bir vakıadır. Medya, iktidarların denetimi için en etkili enstrümanların başında gelmektedir. Türkiye'de ise bu mesele, kendine has sistematik bir karakter taşımakta, bu "kendine has" olma keyfiyeti özellikle Sağ ve hele Sağ İktidarlar söz konusu olduğu zaman çok daha ilginç bir hal almaktadır. Yani konuyu daha basite ve somuta indirgeyecek olursak, Sağ iktidarlar söz konusu olduğunda, "Medya ile siyasi iktidarlar arasında mesele", Türkiye'de "Medya ile Sağ siyasi iktidarlar arasında mücadele" şekline dönüşmektedir diyebiliriz.
Sağ iktidarlar ile Medya arasındaki "mesele", veya, "mücadele", ana hatlarıyla, iki ana sebebe indirgenebilir: Sağ'ın Medya'daki yetersizliği ve İktidar Mücadelesi.
1: Sağ siyasi iktidarların taban kitlesinin, yani "Sağ Taban"ın baskın karakteri "taşralılık" ve "köylülük"tür. Bu hal, Türk Sağı'nın hala en büyük, en sistematik, en temelli problemlerinden - hatta baş belalarından - birisi, birçok bakımdan da birincisi konumundadır. Dikkat edilecek olursa, Sağ'ın bir kesiminde birtakım ciddi "aydınlar", "modern" kavramını bir "küfür" gibi algılamakta, "demokrasi"nin "çağımızın en büyük yutturmacası" olduğunu alimane izah etmek üzere tonlarca kağıt tüketmektedirler. Bir kısım muhterem zevat ise daha da ileri giderek, TV'ye savaş açmaktadır. Dikkat edilmesini rica ederim: Şu TV veya bu TV değil, doğrudan doğruya "televizyon", hani şu cam ekranda görüntü ve ses veren alet, çağdaş bir küfür sebebi gibi addedilmekte ve reddedilmektedir.
Bu durumda, "taşralı/köylü" bir kitlenin, tabiatı icabı, Medya'dan uzak duracağı kendiliğinden anlaşılır bir husustur. Bu ise, Türkiye'de Sağ'ın her nevinin Medya dünyasında zayıf ve etkisiz kalması neticesini hasıl etmiştir ve bu halin yakın bir zamanda değişebileceğini ümit etmek de saflık ve hamlık olur. Yani, Sağ Taban, güçlü ve müessir bir "medya pazarı" yaratamamaktadır ve uzunca bir müddet daha da yaratamamaya devam edecektir.
Buna karşılık, şurası açık bir gerçektir ki, ülkemizde, entellektüel/medyatik dünyanın hemen her kesiminde çok baskın ve belirgin bir Sol hakimiyeti vardır. Mesela en büyük ve etkili gazeteler, dergiler, TV'ler, kitabevleri, tiyatrolar, sivil kuruluşlar v.b., Sağ'da değil Sol'dadır. Yine mesela, Türkiye'deki yazı ve konuşma dili, gündem, ezici bir çoğunlukla hep Sol tarafından tayin edilir.
Bu hal, bizzat Sol entellektüellerin bireysel yeteneklerinin bir ürünü değildir. Hatta tam aksine, sol entellektüellerin bireysel bakımdan - zahiri görüntülerinin aksine - genellikle, çok sığ, çok dar ufuklu, vizyonsuz, çok basit şablonlara sıkışmış olduklarını söyleyebiliriz. O halde, bunun başka bir sebebi olması iktiza eder. Bu sebep, yani Sol'un medyatik/entellektüel gücünün asıl sebebi, Sol Taban'ın "medyatik" olmasıdır. Medyatik olan Sol Taban, büyük bir "medya pazarı" yaratmaktadır ki işte bu pazar, Sağ'ın yetersizliğinin tabii ve kaçınılmaz bir sonucu olarak, Türkiye'nin hemen-hemen tek medyası halini almaktadır.
2: Sağ siyasi iktidarlar ile Medya arasındaki problemlerin analizi bu çerçevede daha net yapılabilir. Şöyle ki: Sol felsefede "Halk", gerçek ve somut bir halk değil, sanal ve soyut bir halktır. Sol felsefe indinde "siyasi iktidar", Halk'a hizmet etme değil hükmetme, Halk'ı şekillendirme erki anlamına gelmektedir. Bunun içindir ki Sol, Türkiye'de dilinden hiç düşürmediği "Halk"tan, yani gerçek ve somut halktan, iktidar vizesi alamamaktadır. 1950'den bu yana geçen yarım asırlık süre zarfında görülmüştür ki, Türk Halkı, kendisine hizmet etme yerine hükmetmeyi, kendisini, iradesi dışında formatlamayı siyasi şiar edinen Türk Solu'nu ebediyen muhalefete mahkum etmiştir. Bu durumda, Sol, iktidara ulaşmak için Halk'ın siyasi taleplerinin taşıyıcısı olmak yerine, kendi "değişmez kesin doğru" idelerini ve ideolojilerini Halk'a dikte ettirmenin bedeli, ağır bir faturası olarak Halk tarafından ebedi olarak muhalefete mahkum edilmenin rövanşını başka yollardan alabilmek, diğer bir deyimle, Halk'tan alamadığı iktidar yetkisini Halk'ın dışındaki mercilerden alabilmek için, elindeki bütün imkanları seferber etmektedir ki bunların en başında da kendisinin doğal müttefiki olan Sol Medya gelmektedir.
Bu sebeple, Türkiye'de Sağ İktidarlar ile Sol Medya arasında ilişkiler, anlam ve içerik itibariyle, normal bir demokratik ülkedeki medya-iktidar ilişkilerinin çok ötesine geçmekte ve bir siyasi iktidar mücadelesi haline dönüşmektedir.
Meseleyi bu şekilde ortaya koyunca, buradan şu sonucun çıkmasını da tabii ve zorunlu karşılamak gerekecektir: Türkiye'deki Sağ İktidar-Medya gerginliği, arızi ve geçici değil bünyesel, sistematik ve bu sebeple de kalıcıdır. Bu keyfiyet, bu gerginlik, bundan önce de böyle idi, bundan sonra da böyle olmaya devam edecektir. Bu ise, bir yandan Sağ Taban'ı, yani Türk Halkı'nın ezici çoğunluğunu ve diğer yandan da Sağ siyasi partileri ve iktidarları çok bunaltmakta ve zaman-zaman da dengesizliklere sürüklemektedir.
Kısaca, mesele, Medyasız Sağ İktidar ile İktidarsız Medyalı Sol arasındaki iktidar mücadelesidir.
|