Şimdi, bu yazı serisinin başlığının niçin "Linguistik Domino" olarak seçildiğine gelebiliriz.
İmdi, Domino Etkisi, veya kısaltarak kullanmayı tercihe ettiğim şekliyle Domino, bir terim olarak, herhangi bir varlık alanında meydana gelen bir oluşumun, bir kere başlangıç yaptıktan sonra, başka bir harici motivasyona ihtiyaç hissetmeden kendiliğinden devam ettirdiği bir zincirleme reaksiyonu ifade eden bir terim olup, daha ziyade menfi bir mana taşır. Bu takdirde, yukarıdaki tarifi şu şekilde düzenleyebiliriz: Domino Tesiri, herhangi bir varlık alanında meydana gelen menfi bir oluşumun, bir tahribatın, bir kere başlangıç yaptıktan sonra, başka bir harici motivasyona ihtiyaç hissetmeden kendiliğinden devam ettirdiği bir zincirleme tahribatlar serisidir.
Domino Tesiri'nin en ziyade bilinen türlerinden birisi "İktisadi Domino"dur. Bilhassa bütün dünya ekonomilerinin git-gide daha fazla entegre olduğu ve olmaya da devam ettiği günümüz dünyasında, bir ülkede vuku' bulacak olan iktisadi bir tahribat, şayet belirli bir eşik değeri aşacak olursa yalnız kendi sınırları içerisine hapsedilemeyecek kadar büyümekte, bir virüs gibi sirayet ederek birçok ülkenin ekonomisinde de yıkımlara yol açabilmektedir. Bu dominonun en ilgi çekici örneklerinden birisi, 1998 yılında yaşanan ve bir zincirleme reaksiyona dönüşerek bütün Uzak-Doğu ülkelerini kasıp kavuran, şöhretli uzak-Doğu Kaplanları'nı yere seren ve hatta tesirleri Türkiye'ye kadar dahi uzanan büyük ekonomik çöküştür.
Domino Tesiri, Siyaset Bilimi'nde, bir ülkede vuku' bulan bir sosyal değişmenin, kendiliğinden diğer ülkelere sıçraması ve tesirini yaygınlaştırarak zincirleme reaksiyon hasıl etmesi anlamına gelmekte olup, Soğuk Savaş Dönemi Amerikan siyaset terminolojisinde, bir ülkeye yerleşen Komünizm'in diğer ülkelere de sirayet etmesini ifade eden bir kavram olmuştur. Siyasi Domino'nun tarihte fevkalade mebzul miktarda örneği bulunmaktadır. Mesela, Fransız İhtilali'nin bütün dünyada hasıl etmiş olduğu ve bütün siyasi dengeleri alt-üst eden büyük tesir, tipik bir "siyasi domino tesiri"dir. Günümüzde de Etnik problemlerde böyle bir karakteristik özellik bulunmakta olduğunu söyleyebiliriz. Söz gelimi, Kuzey Irak'ta kurulacak olan bir Kürt devletinin, Türkiye başta olmak üzere Kürt etnisitesini haiz bulunan bölgedeki diğer ülkelerde birer Kürt Dominosu yaratması muhal değildir. Keza, "siyasi domino tesiri", Rusya'nın niçin Çeçenistan konusunda çok sert davrandığını anlamak hususunda da ciddi bir fayda sağlayabilir: Şayet Çeçenistan Rusya'ya karşı yürüttüğü istiklal harbini kazanmaya muvaffak olacak olursa, bunun, bir federasyonlar kümesi olan Rusya'daki diğer federal devletlere ümit verici bir model olması ve Rusya Federasyonu içerisinde bir domino tesiri yaratarak çözülmeye yol açabilmesi kuvvetle mümkündür.
***
Başka bir harici motivasyona ihtiyaç hissetmeden kendiliğinden bir zincirleme tahribatı devam ettirebilmek, Domino Tesiri'nin beslendiği en büyük kaynaktan ileri gelmektedir: Negatif Geri-Besleme (Negative Feed-Back).
Negatif Geri Besleme, bir sistemde harici bir tesir ile birşekilde başlayan/başlatılan bir sürecin, belirli bir değerden sonra bu harici tesire ihtiyaç hissetmeksizin mütemadi surette kendi-kendisini besleyerek Sistem'in tahribine yol açmasıdır; aksi varit olan süreçler ise "Pozitif Geri Besleme"dir. Mesela: Bir deniz kazasında bir sala sığınmış bir kazazede tasavvur edelim. Bu şahıs şayet kurtarılamayacak veya herhangi bir biçimde bir tatlı suya kavuşamayacak olursa bütün tatlı su kaynakları bir müddet sonra bitecek ve ondan sonra en büyük felaket başlayacaktır. Zira, ya hiç su içmeden susuzluktan ölmek ya da tuzlu su içerek su içmekten çatlayarak ölmek gibi hepsi aynı son ile noktalanması mukadder olan iki zor tercih arasında kalmıştır. İmdi: Hiç su içmeden susuzluktan ölmek anlaşılır birşeydir; diğeri ise, tipik bir negatif geri beslemedir. Çünkü, su ihtiyacını teskin etmek üzere içilen ilk bardak tuzlu su, tuzu dolayısıyla, bir müddet sonra, su ihtiyacını azaltmak yerine ilkinki hale nisbetle daha da artıracaktır; bu suretle artık başka bir susuzluk tahriki kaynağına hacet kalmadan, içilen her bir birim tuzlu su bir müddet sonra daha fazla su istetecek ve bu istek zamanla gayr-i kaabil-i telafi bir hadde varacaktır: Çatlayarak ölüm! İlk tuzlu suyun içilmesi ile domino taşları yerinden oynamış, kendisini negatif olarak geri besleyen bir sürece tebdil olmaya başlayan su içme ameliyesi bir domino tesiri vücuda getirerek Sistem'in, yani canlı bedenin tahribine yol açmıştır.
***
İşte, şimdi, bizim "Linguistik Domino" tezimiz ile kastetmiş olduğumuz şeyin ne gibi bir manaya delalet etmekte olduğunun tebeyyün etmeye başlamakta olduğunu söyleyebiliriz: Bu terim, zaman-zaman yavaşlamış gibi göründüğü kısa fasılalar da olmakla beraber, bir süreç olarak, bidayetinden beri ısrarlı bir şekilde yürütülmekte olan Türk Dili üzerindeki manüplasyonların ağırlıklı olarak Türkçe'de icra etmekte olduğu ve fakat sadece bununla sınırlı kalmayıp fevc-fevc bütün kültür ve medeniyet sahalarına sirayet eden fevkalade tahripkar bir domino tesirini açıklamak üzere te'sis edilmeye çalışılan bir teori teşebbüsünün adıdır.
***
Türk Dili üzerindeki bu manüplasyonların Sadeleştirme, Arılaştırma v.b. gibi muhtelif resmi veya gayri resmi adları olmakla beraber, bütün bu akımları topyekun bir şekilde en mükemmel bir surette ifade eden terim "Öztürkçecilik"tir.
Öztürkçecilik akımının Türkçe'de başlatmış olduğu süreç, kısa bir müddet sonra kontrolden çıkan bir dil tasfiyesine dönüşmekte gecikmemiş; günümüze dek süregelen bu tasfiye, ilk önce Türk Dili'nde etkisini gösteren bir domino tesiri yaratmış, Türkçe'nin kelime hazinesini daraltmış, ifade gücünü kısırlaştırmış; buradan başka alanlara atlayarak edebiyatımızı tahrip etmiş, Türk Edebiyatı'nın basitleşmesine yol açmış; müzik alanına sirayet ederek müziğimizi tahrip etmiş; hasılı bütün fikir ve kültür alanlarına yayılan çok kapsamlı bir domino tesiri; ya da bir "domino dalgası" yaratmış ve topyekun bir kültür ve medeniyet krizine sebebiyet vermiştir. Hatta, Türk medeniyetinde vuku' bulan büyük çöküntünün temelindeki en mühim faillerden birincisinin, doğrudan-doğruya düşünce alanını tahrip etmesi kadar diğer alanlara da sirayet eden ve lakin ilk bakışta hemen görülmesi mümkün olmayan; bütün tesirleriyle birlikte mütalea edildiğinde, bu büyük Türkçe Dominosu olduğunu söyleyebiliriz.
***
Öztürkçecililiğin gerçek anlamda bir felsefesi yoktur; hiç olmamıştır ve hiç de olacak gibi görünmekte değildir. Bu hareket, orta seviyede bir üçüncü dünya popüler aydın hareketi niteliğinde başlamış ve öyle devam etmiştir ve el'an dahi öyledir. Ancak, onun bundan önce iki hafta üst-üste anlatılan üç teorinin naif bir karmasından ibaret olan çocuksu ve sığ bir felsefesinin bulunduğunu söyleyebiliriz ki buna Platon'un terimini kullanacak olursak, hakiki manada felsefe, yani "Hikmet-Severlik" (Philo-Sophia) yerine sahte felsefe manasına gelen "Vehim –Severlik" (Philo-Doxa) demek daha muvafık olur.
Türk dilini istedikleri gibi şekillendirilebilecek bir çamur sanma gafletine düşenler hiç olmazsa Nietzsche'nin şu sözlerini bilselerdi bu delalete duçar olmazlardı:
"Dil, bize atalardan kalan bir miras, bir emanettir; nesilden nesile devredilen bu emanete karşı, paha biçilmez, kutsal ve dokunulmaz şeylere karşı duyulan saygı gösterilmelidir."
|