MİLLETÇİ MİLLİYETÇİLİK ve DEVLETÇİ MİLLİYETÇİLİK
Bundan bir önceki yazımızda "Devlet Problemi"ni irdelerken son kısmı şöyle bağlamıştık:
"Devlet'in büyüklük ve nüfuz alanının büyümesi taraftarı olan Devletçi siyasi doktrinler ile bu büyüklük ve nüfuz alanının Toplum ve bireyler lehine optimal bir limite inerek daralması taraftarı olan Demokrat siyasi doktrinler, kısacası, Devletçilik ile Demokrasi arasında bir uyumsuzluk, uzlaşmazlık, aykırılık ve çelişki bulunmaktadır. Bu çelişki, tıpkı "Hürriyetlerin Korunumu Kaanunu"nda Devlet'in hürriyeti genişledikçe Toplum'un, Toplum'un hürriyeti genişledikçe Devlet'in hürriyetinin daralması gibi, Devletçilik (Etatizm) genişledikçe Demokrasi, Demokrasi genişledikçe de Devletçilik daralmaktadır."
***
"Bu mülahazalardan, genel olarak Milliyetçilik ve özel olarak da Siyasi Milliyetçilik ve İflası hakkında mühim neticelere varılabilecektir. Çünkü daha önce Devlet Fetişizmi olarak isimlendirdiğimiz kavramın da bir cüzünü teşkil ettiği bu problem alanı, Siyasi Milliyetçiliğin İflası'nın en temel saiklerinden birincisi olmak mevkıınde bulunmaktadır."
Şimdi buradan devam edecek ve bu mülahazalara dayanarak yeni iki kavram tanımlayacağım: Milletçi Milliyetçilik ve Devletçi Milliyetçilik.
1: Devletçi Milliyetçilik
"Devlet Merkezli, Devlet Öncülü ve Öncelikli Milliyetçilik" olarak da tanımlanabilecek olan bu milliyetçilik, Devlet'in adeta marazi bir saplantı haline dönüştürülerek bir fetiş haline getirildiği, yani "Devlet Fetişizmi"nin egemen olduğu Açık Siyasi Milliyetçilik türüdür. Teorik olarak olmasa dahi pratik olarak Devlet'i adeta Millet'ten bağımsız, kendinden ve la-yüs'el, kutsal bir müessese gibi telakki eden bu milliyetçilik anlayışının en fazla sorgulanması gereken taraflarından birisi, doğrudan-doğruya Millet anlayışıdır. Devletçi Milliyetçilik, kavramın üzerine bina edildiği "Millet" ile tam bir uyum ve örtüşme içinde değildir. Zira, Devletçi Milliyetçilik, Millet'i yücelttiği ve bu sebeple bir milliyetçilik olduğu reddi gayri kaabil ise de, bu yüceltmenin içinin kifayet miktarınca ve sıhhatle doldurulamaması yüzünden zayıf kalan ve ikinci sınıf bir milliyetçilik türüdür.
Devletçi Milliyetçilik'in, Devlet'i merkeze alıp birincileştirerek Millet'i ikincileştirdiği; ehemmiyetler hiyerarşisinde Devlet'e öncelik vererek, Millet'i Devlet'e tabi tali bir mevkıe iterek Devlet'in varlığının sebeb-i hikmeti değil de, Devlet'in Kulu gibi telakki ettiği ve Devlet'in Millet'i terbiye ve hatta te'dib etme gibi bir hakkı bulunduğunu zımnen dahi olsa kabul etmesi hasebiyle, modern manada Milliyetçilik kavramı ile ifade edilebilirliği tartışmalıdır. Türkiye'de bugüne değin teknik seviyede ele alınıp irdelenmeyen Milliyetçilik artık bu yönüyle tartışmaya açılmalıdır; hem de hassaten ve evvelen bizzat milliyetçi intelijansiya tarafından.
Devletçi Milliyetçilik, asıl olarak Devletçi bir karakter taşımakta olduğu için, her devletçi siyaset doktrini gibi, Elitist Öncülük fikrini de kabul etmektedir. Bu ise, şu veya bu şekilde, doğrudan ya da dolaylı, ama mutlaka ve behemehal, Elitist Despotizm ve Jakobenizm'i de kabul etmek ve meşrulaştırmak durumundadır. Çünkü, Devlet'i merkeze alan bir milliyetçilik, Devlet'i merkeze alan her siyasi doktrin gibi, Merkez'in Çevre'ye hükmetmesini de peşinen kabul edecektir.
Ve yine bu sebeplere binaen, her devletçi siyaset doktrini gibi Devletçi Milliyetçilik de, Despotizm'e ve Anti-Demokrasi'ye mütemayildir. Çünkü, Devlet'in, Millet ile bir mukavaele akdetmeye ve O'na karşı gerçekten sorumlu ve hizmetkar olması fikrine mesafeli durur; çünkü Devlet'in Millet üzerinde hükmetmesine ve O'nu arzusu hilafına değiştirmesi gibi bir hakkı olmasına meşruiyet tanır; çünkü, Devlet gerçek bir varlık, gerçekten var-olan bir "şey" olmayıp devlet organları ve netice olarak da son tahlilde devletin gücünü elinde tutan gerçek varlıklar, yani, Devletlular eliyle ve vasıtasıyla teşahhus ve tecessüm ettiği için, hakikat halde Devletlular'ı merkeze alıyor; Devletlular'ın Millet üzerinde tahakkm etmelerini, yani Oligarşik Saltanat'ı merşrulaştırıyor demektir.
Bütün bunlara rağmen, Devletçi Milliyetçilik de bir milliyetçilik türüdür dediydik; zira Millet'i yüceltmekte ve onu doktrininin ağırlık merkezine koymaktadır; fakat, satıhta görülenin altına nüfuz etmeye yönelik bir analize girişildiğinde bu yüceltme ve merkezileştirmenin zayıf olduğu ve hakikat halde daha ziyade yüceltilen ve merkezileştirilenin Devlet olduğu açıkça farkedilebilmektedir. Çok sevilen, uğruna her fedakarlığın yapılması bir vecibe addedilen "Yüce Millet"in, kendisi için iyi olan ile kötü olanı tefrik etme ("temyiz") kaabiliyetini yeterince haiz olmadığını ve bu sebeple de bu kaabiliyeti haiz olduğu varsayılan Devlet Erki'nin, diğer bir ifade ile "Kerim Devlet"in, veya "Baba Devlet"in, yahut anakronik bir terim olduğu halde hala bir kerameti varmışçasına ısrarla müdafaa edilen "Devlet Baba"nın, O'nun hayır ve selameti için, O'nu terbiye etmek, ehlileştirmek için, arzuları hilafına da olsa, üzerine baskılar uygulamaya hakkı bulunduğunu ve hatta bunun bir devlet vecibesi olduğunu kabul eden bir milliyetçilik. Evet: Bir milliyetçilik; zira Millet sevgisi tartışmasız olarak üstün bir değer taşıyor; ama, bu sevgi, bir babanın akıl baliğ olmamış, rüştünü isbat etmemiş, buluğa ermemiş çocuğuna duyduğu sevgi gibidir. Devlet, Baba'dır, Millet ise Çocuk; ve dahi, her Baba gibi, çocuğunun hiçbir zaman kötülüğünü istemeyen ve istemeyecek olan her Baba gibi, neyin yararlı neyin zararlı, neyin hayırlı neyin şerli olacağını olacağını kendisinden daha iyi bildiği münakaşa kabul etmez bir hakikat olan canından ziyadece sevdiği henüz bu kemale ermemiş evladına, O'nun hayrı için elbette baskı uygulayabilir; hatta uygulamalıdır da! Çünkü, Milliyetçilik demek, Millet'in hayrına çalışmak demektir; velev ki Millet bu "hayr"ın ne olduğunu anlamasa dahi!
2. Milletçi Milliyetçilik
"Millet Merkezli, Millet Öncülü ve Öncelikli Milliyetçilik" olarak da tarif edilebilecek bu milliyetçilik türü ile birincisinin arasında, mücerret planda Millet'e sevgi duyma, Millet'i tazim, ta'ziz ve tebcil etme bakımından ciddi bir fark yoktur. Fakat bu farksızlık ya da ayniyet aldatıcıdır; zira, sadece mücerret plandadır ve mücerretten müşahhasa intikal edildiğinde aralarındaki derin fark veya farklar kolaylıkla farkedilebilecektir.
Bu farkların kaffesini birden birtek kriter ile ayırdedediliriz: Millet'in ve Devlet'in Ehemmiyetler Hiyerarşisi'nde yerleri arasındaki fark. Bu hiyerarşide Devlet'i birinci mevkıe yerleştiren Devletçi Milliyetçilik, Millet'i birinci mevkıe yerleştiren ise Milletçi Milliyetçilik'tir.
İmdi: Bu yazı serisinin bundan önceki kısımlarında sözü edildiği üzere, Devlet'i bir fetiş halinde la-yüs'el ve fevkal-beşer bir mevkıe terfi ettirerek bir devlet fetişizimi yaratan her devletçi siyasi doktrin gibi Devletçi Milliyetçilik'te de, Devlet'in ontolojik analizinde, net olarak açıkça söylenmemekle beraber, "Devlet" denen "şey"in, bir manada, adeta Millet'ten bağımsız, varlığını kendisinden alan ve dolayısıyla da O'na karşı gerçek anlamında medyun ve mes'ul olmayan; hatta Millet'in varlığının kendi varlığına bağlı, bağımlı ve binaenaleyh medyun ve mes'ul olması gereken bir "kendinden varlık" gibi telakki edildiğini görmekteyiz ki bu tarihi/kronolojik olarak, Devlet'in Millet'e tekaddüm ettiği, O'na nazaran kıdem ve öncelik sahibi olduğu bir devlet anlayışına denk düşmektedir ki ben buna aynı zamanda "Kadim Devlet" adını da veriyorum. Felsefi olarak "Tarihi Devlet" kavramına aykırı olan ve bir anlamda Devlet denen beşeri müesseseyi beşeri olmaktan çıkarıp Platon'un, örneği ve modeli İdealar Alemi'nde bulunan İdeal Devlet'i gibi fevka'd-tabia bir konuma terfi ettiren ve binaenaleykezalik, Kutsal Devlet kavramının da çıkış noktasını teşkil eden bu durum muvacehesinde, Millet, hem tarihi/kronolojik olarak ve hem de menşe' olarak bir sekondarizasyona tabi kılınmış, ikincilleştirilmiş olmaktadır. İşte, her iki tür milliyetçilik arasındaki fark radikal olarak burada arannmalıdır: Aslında, Devletler her zaman için asla kendinden birer varlık olamadıkları gibi, tarihi/kronolojik açıdan da toplumlara tekaddüm edemezler; umumi manada Devlet, ve dolayısıyla da hususi manada da her devlet gibi Türk Devleti/Devletleri de, bir(er) "inşai, beşeri ve sun'i" varlıktır. Her devlet, toplumları/milletleri tarafından inşa edilmiş, tabii değil sun'i birer beşer ürünüdür. Ne ki, aşırıya gidilerek, bu defa Millet'in Devlet'ten külliyen bağımsız, "kendinden ve kadim" telakki etmesi de başka bir yanlışlık olacaktır; hakikat halde Millet ve Devlet, karşılıklı olarak birbirlerini inşa ederler. Lakin, problem gelip de hangisinin daha mühim, hangisinin Ehemmiyetler Hiyerarşisi'nde öncelikli, hangisinin merkezi olduğu sualine dayandığında, aradaki fark görülebilecektir.
İşte, benim Milletçi Milliyetçilik olarak adlandırdığım milliyetçilik, Devlet'i ehemmiyetsizleştirmemekle beraber, ikincileştiren; buna mukabil Millet'i birincileştiren ve bu sebeple de "milliyetçilik" sıfatına en ziyade layık, "birinci sınıf" milliyetçilik olmaktadır.
Bu sebeple Milletçi Milliyetçilik, Devletçi Milliyetçilik'ten farklı olarak, Devlet'in Öncülüğü fikrini reddeden, reddetmesi gereken milliyetçiliktir. Ve yine bu sebeple Milliyetçilik, Devlet'in meşruiyetini kendisinde değil, vücudunun sebeb-i hikmeti olan Millet'te arar; Devlet'in Millet'i kendisine biat ettirmek gibi bir delalete duçar olmak yerine kendisinin Millet'e biat etmesini tartışmasız bir ön-şart olarak kabul eder ve bunun temin edilebilmesi için de illa ki ve muhakkak Millet ile Sözleşme masasına oturmasını şart koşar. Bunun içindir ki Milletçi Milliyetçilik, kendisini kendi içine hapsetmiş, Millet ile sürekli kavga ve çatışma içinde olan bir devleti makbul ve şayan-ı kabul addetmez; bunun tabii bir sonucu olarak, Devlet'e, yani Devlet gücünü elinde tutan devletlu taifesine teslim olmaz.
Bu sebepledir ki, Millet'i merkeze alan ve öncelik tanıyan, Millet'i birincileştirip Devlet'i ikincileştiren, anakronik Devlet Baba kavramını reddeden, Millet'ten başka meşruiyet ve hakimiyet kaynağı ve Hakim Güç kabul etmeyen Milletçi Milliyetçilik, Elitist-Öncülük, Despotizm ve Jakobenizm'in her türlüsünü reddeder.
Bunun içindir ki, hakikati görme, doğruyu bulma konusunda imtiyazlı olduklarını ve Millet'e rağmen siyaset ve hükümranlık hakkı bulunduğunu savunan elitlerin bu iddialarını kökünden kazıyıp atan Milletçi Milliyetçilik, aynı zamanda "Demokrat Milliyetçilik"tir ve aynı zamanda, Devlet'in hürriyetini daraltan ve Millet'in hürriyetini genişleten bir milliyetçilik olduğu için de "Hürriyetçi Milliyetçilik"tir.
Bunun içindir ki, Devletçi Milliyetçilik'in çağımız itibariyle miadını doldurmuş, tarihte kalmış bir milliyetçilik olmasına mukabil, Milletçi Milliyetçilik, çağımızın, modern zamanların milliyetçiliğidir, diğer bir ifadeyle, Devletçi Milliyetçilik'in Anakronik Milliyetçilik olmasına mukabil, Milletçi Milliyetçilik Modern Milliyetçilik'tir.
Bunun içindir ki, Devletçi Milliyetçilik, iflasın sebebini kendi içinde taşıyan, yani tabiatı gereği iflasa mütemayil, hatta bir bakıma da mahkum olmasına mukabil, Milletçi Milliyetçilik için iflas tabii değil ancak arızi ve konjonktürel olabilir.
|