ANASAYFA BİYOGRAFİ KİTAPLAR YAZILAR BİLDİRİLER RÖPORTAJLAR KÜTÜPHANE İLETİŞİM
        Detaylı Arama

Facebook'ta Paylaş

Gençlik Üzerine
Durmuş Hocaoğlu

Zaman Gazetesi / 24.02.1988
"Adeta "birileri" gençliğin okumasını ve düşünmesini iste­miyorlar. Okuyan ve düşünen bir gençlik "tehlikeli" addediliyor gibi. "Onlar" - her kimseler - gençliği üçlü bir çapraz ateş altında tutmaya çalışıyorlar: Çılgın bir müzik, seks ve mide! Buna bir de toplumu oyalamak için şişirilen "kitlevi spor"u ekleyebiliriz.
 
1970'in tatlı bir bahar günü... İ.T.Ü Elektrik Fakültesi'nin Gümüşsuyu'ndaki talebe kantinindeyiz. Dışarıdaki berrak havaya inat, koyu bir sigara dumanı havayı teneffüs edilemez hale getirmiş. Fakülte yaklaşık iki aydan beri kapalı; sebep malum: Boykot var. Binada yalnız burası, açık (Benim şahsen en büyük istifadem de bu arada bir hayli okuma fırsatı elde etmiş olmam, bir de bitmez-tükenmez tartışma­lar.) Bir masa başında karşılıklı iki kişiyiz, hararetli bir münakaşaya girişmişiz. Konuşma, materyalist fel­sefenin temel iddialarından biri; evren sonlu mudur son­suz mu? Binlerce yıldan beri binlerce kişinin tartışa-tartışa bitiremediği bu mevzuu bir de biz ele almışız. Dinleyiciler etrafımızı sarmış, zaman-zaman saplamalar oluyor. Muarızım aynı zamanda arkadaşım, pek can-ciğer değiliz ama, iyi-kötü bir merhabamız var, esasen tartışabilmemiz biraz da bundan kaynaklanıyor. Yok­sa istese hiç konuşturmayabilirdi de, zira mektep on­ların 'elinde'. Konu ber-mutad ortada kalıyor. Ne ga­libi belli ne de mağlubu.
 
Şimdi aradan onsekiz yıl geçmiş, o zaman bir talebe olarak içinde bulunduğumuz gençlik çevrelerinin ar­tık dışındayım. Ama işimiz gereği biz yaşlansak da (şu anda 39 yaşımda olduğuma göre yaşlandım diyemem ama genç de değilim) gençlerle dirsek temasımız de­vam ediyor: Bizim "müşterilerimiz" daima gençler­dir. Bu defa onları "dışarıdan" bir hoca olarak taras­sut altında tutmaya çalışıyorum.
 
Gözüme bir şey çarpıyor gibi, yoksa ben mi yanılıyorum: Bugünkü genç üniversiteli nesilleri pek göz­üm tutmuyor. Kimse alınıp-gücenmesin - hoş eski­ler de pek bir matah sayılmazdı ya - bu çocuklar pek tatsız-tuzsuz şeyler canım; bana öyle geliyor ki abilerine nazaran daha koflar. Şöyle bir kuvvetlice silkele­yecek olsan ekseri kaahiresi dökülmeye müheyya. Allah Allah! Ben yoksa hakikaten yaşlanıyor muyum nedir - yaşlanmanın alametlerinden biri de gençleri beğenmemektir ya - eskinin o ateşli, heyecanlı, idealleri uğ­runa kendini yakmaya hazır, gözlerinden kıvılcımlar çıkan gençliği nerede? Nerede o solcusuyla sağcısıyla milli meseleleri günlük hayat kavgasının üstüne çıkar­mış / veya buna çalışan ideal sahibi gençleri? Şaka bir yana, o zaman biz bugünkü gibilere "ot" derdik. İyi mi ederdik kötü mü bilmem; ama öyle derdik.
 
Şimdi dikkat ediyorum: Üniversite gençliğinde ve­rim eskisinden de düşük, her bakımdan. Gerçi ders­lerde başarı nisbeti eskiye nazaran daha yüksek, ama bunun "uydurma" olduğunu işin içinde olanlar bilir: Şişirme bir başarıdır bu. Kültürel açıdan ise maalesef pek bir şey vaad ettiği söylenemez. Kimse bir şey oku­muyor. Sayı olarak daha da kalabalıklaşmalarına rağ­men bu sayının içinde gerçekten okuyan ve düşünen­lerin sayısı "moleküler" seviyede. Öylesine okumu­yorlar ki kendi anadillerine bile doğru-dürüst hakim değiller. Bir gazetede okumuştum: Üniversite gençli­ği 300-500 kelime ile ifade-i meram eyliyormuş. Ya­hu! Keferenin tavuklarıın bile kelime hazinesi bundan daha geniştir!
 
İçlerinde karşılıklı oturup fikir teati eyleyen hemen-hemen hiç yok - üstelik ortam müsait mi müsait; taş, sopa, mitralyöz dönemi kapandı. Nasıl olsun ki: Fi­kir teatisi için "alt yapıları" yetersiz. Sebep basit: Oku­muyorlar.
 
Evet, okumuyorlar. Neden mi? Muhakkak ki her sosyal fenomen gibi bir çok sebebi var. Kitap, dergi çok pahalı, şartlar na-müsait falan. Bunlar şüphesiz önem­li; ama esas motor sebep bunlar değil. Zira, kitaba pa­ra yatırmaktan çekinenlerin içinde 1200 liralık ecnebi sigaralannı fosur-fosur tüttürenlerin veya bilmem kaç-bin liralık "o biçim" dergilere 'yatınm' yapanların sa­yısı hiç de az değil. Bana öyle geliyor ki esas sebep şu: Okumak istemiyorlar. 'Okumak' ve 'düşünmek' gibi zahmetlice ve 'karın doyurmayan' işlere girişmektense bir an önce okullarını bitirip hayatlarını kazanmak peşindeler. Nasıl olsa koca-koca amcaları onların ye­rine düşünmekteler. "Vatan kurtarmak" derseniz, mil­letin bağrından çıkmış profesyonel kurtarıcılardan kim­seye sıra gelmez - elhak bu işi en iyi de onlar "becerir. Hal böyle olunca okumak bütün cazibesini kaybediyor ve sadece basit bir pratiğe dönüşüyor: Okuduk­ları şeyler zoraki ve adeta 'suyu geçercesine' ve istik­rah ile kıraat edilen - ezberlenen de diyebilirsiniz - ve çoğu ders notu ve fotokopiden oluşmuş evrak; ders kitapla­rı satışı bile en alt seviyede. Bu çevrelerde okunan ga­zete ve dergilerin kaahır ekseriyeti lümpen: Ya maga­zin ya da baldır-bacak basını.
 
Peki, diyorum, acaba "sebeplerin sebebi" ne ola ki? Kötü niyetimden midir nedir, şöyle bir şey hanidir aklıma takılıp-durur oldu, siz ne dersiniz dostlar? Adeta "birileri" gençliğin okumasını ve düşünmesini iste­miyorlar. Okuyan ve düşünen bir gençlik "tehlikeli" addediliyor gibi. "Onlar" - her kimseler - gençliği üçlü bir çapraz ateş altında tutmaya çalışıyorlar: Çılgın bir müzik, seks ve mide! Buna bir de toplumu oyala­mak için şişirilen "kitlevi spor"u ekleyebiliriz. Genç de­diğin de böyle olur canım: eğlenen, aşk (!) yapan ve tıkınma peşinde koşan - ya da: midesiyle apış arasında sıkışıp kalmış - ve de, takımını şampiyon görmeyi en bü­yük toplumsal mesele sanan zavallı bir "sürü".
 
Eski'nin o kendini beğenmiş, biraz ukalaca ve far­faraca genci nasıl bir aşırılık örneği ise, bugünün eyyamcı, neme lazımcı ve "kuzu" genci de bir aşırılık örne­ğidir ve her ikisi de yanlışlıktır. Eskiler teröre itile­rek kanunlar karşısında suçlu duruma düşürüldü ve ezil­di; öyle olmasaydı bugürı suskun ve reaksiyonsuz ol­mayacaktık. Burnumuzun dibinde üç paralık Bulgar adi­si alamein-nas iki milyon Müslüman-Türk'ü zorla hristiyan-Bulgar yaparken susan bir gençlik bir "patalojik" vak'adır. Tabii bu arada şunu belirtme­den geçemeyeceğim: Bu söylediklerim çoğunluk için­dir; "hususi" bir yer işgal edenleri tenzih ederim; bi­lirim ki onların suskunluğu küskünlüktendir.
Yazıyı PDF dosyası olarak indirmek için tıklayınız. [ Boyutu: 187,09 KB ]




Copyright ©2006-2024, Durmuş Hocaoğlu

Sitede yayınlanmakta olan yazılar kaynak göstermek şartıyla kullanılabilir.

Anasayfa  |  Biyografi  |  Kitaplar  |  Yazılar
Bildiriler  |  Röportajlar  |  İletişim